Stephanie Perkins - LOLA VE KOMŞU ÇOCUK



Lola ve Komşu Çocuk… Beklentilerimin oldukça üzerindeydi. Başlarda çok fazla sinirlenmiştim fakat kurgu ilerledikçe kızgınlığım büyük bir sırıtmaya dönüştü. Eğlenceli, romantik, beni büyüleyen bir kitaptı.




Ayrı ayrı değinmek istediğim yerler var fakat ilk önce çok kısa bir şekilde kitaptan bahsedeyim.  Lola  17 yaşında genç bir kız. Rock grubunun solisti, müthiş havalı, karizmatik ve 22 yaşında bir erkek arkadaşı var; Max… Belli bir bölüme kadar cidden sevdiğim bir karakterdi.
Gerçekten bir şeylerin yoluna girdiğinin hissedildiği bir dönemde yan evlerine taşınan aileyle her şey altüst oluyor. Yeni gelen aile yabancı değil, Bell ikizleri zamanında Lola’nın canını çok fazla yakmış olan eski komşuları. Ve Cricket Bell, Lola’nın ilk aşkı.
Yeni komşulardan sonrası hüzünler, minik heyecanlar, mutluluklar, üzüntüler, aşk, pişmanlık, ikilem ve daha birçok duyguyu bir arada yaşatan keyifli bir dünyaya atılan adım gibi. Olaylar çok karışıyor. Sanırım en kısa bu kadar tanıtabilirdim.

Lola... Lola evde yapılan tamamen şahsi giysilerin, rengarenk ve çeşitli perukların, desenli ojelerin ve abartılı makyajların kızı. Çok uçuk bir tarzı var ve bu benim hoşuma gitti. Yaptığı, giydiği kıyafetler beni de mutlu etti. Kendi dolabıma baktığımda ise normal olmaktan ilk defa rahatsız oldum diyebilirim. Odası bile istediği gibi kumaşları kesip biçmesine göre dizayn edilmiş. Çılgın ve eşi az bulunur bir karakter.

Ebeveynleri... Yazar Stephanie, "LGBT eşitliği için çalışan herkese teşekkürler" demiş. Lola'nın ebeveynleri eşcinsel, iki babası var ve doğruyu söylemek isterim ki 'mükemmel aile' tanımı onlar için yapılmış. Olaylar karşısındaki tepkileri, Lola'yı tanıyışları, fikirlerini saygı gösterişleri... Çok güzeldi. Çoğu kitapta öz ailelerden görülmeyen ilgi, sevgi ve şefkat Nathan ve Andy tarafından Lola'ya bol miktarda veriliyor. Kızları zor bir zaman geçirirken sevgilisiyle bara gitmek için izinsizce evden çıkıyor ve babalarından birinin söylediği cümle şu: "Bu ruh halinle hiçbir yere gidemezsin." Kızlarına güveniyorlar fakat o an önemsedikleri şey gittiği konser ve ya parti değil, içinde bulunduğu ruh hali, o üzüntüyle dikkat edemeyeceği yanlışlar. Beni etkilemişti.
Neden biyolojik ailesiyle kalmadığını eğer kitabı okursanız göreceksinizdir. Lola'nın biyolojik annesinin bir cümlesini buraya bırakmaktan mutluluk duyuyorum. "En büyük pişmanlığım ne, biliyor musun? Parlak, güzel, büyüleyici bir insana dönüştün ve bunda payım olduğunu söyleyemiyorum."

Max... Yukarıda 'belli bir bölüme kadar' kendisini çok sevdiğimi söylemiştim. Yalnızken Lola'ya özel şarkılar çalması, konserindeyken Lola'nın gözlerini kilitlenerek ve muzipçe şarkılar söylemesi, dokunuşları... Çok hoşuma giden şeylerdi. Max, Rock tanrısı gibi bir adam ve etkilenmemeniz mümkün değil. Fakat zamanla Max'ten soğudum ve bunun sebebi tamamen kendisi oldu.

İlk başlarda çok fazla sinirlendiğimden bahsetmiştim. Bunun sebebi Lola. (Nam-ı diğer Dolores Nolan.) Max ve Cricket arasında duygusal hisleriyle boğuşurken yanlış tavırlar sergiliyordu ve bu çok rahatsız ediciydi. Ya biridir, ya diğeri. Her ne olursa olsun ikisi birden devreye girdiğinde asla hoşuma gitmiyor.

Sonlara doğru Calliope'nin yarışmasının olduğu bir sahne var. Kostümü yırtıldığı ve çok zor durumda kaldığı için Lola'nın yapmasını istiyor. Tüm o bölümler boyunca (hem kostüm yapılma, hem de yarışma) müthiş heyecanlandım. Nefesim tutuk okudum ve tüylerim ürperdi. Calliope muhteşem kayıyor!

Okul dansı! Lola, yıl sonunda olacak okul dansında giyeceği elbise için neredeyse bir yıl uğraşıyor. Sonra gitmekten vazgeçiyor. Daha sonra gitmeye ikna ediliyor. Kitabın finali o okul dansıyla. Önemli bir dans ama ayrıntı veremiyorum.

Cricket ve Lola ise başlı başına zor bir denklem. İkisinin de hareketlerini analiz etmeye çalışırken beynim bulandı. Geçmişteki olayları küçük sahnelerle hatırladıkları kısımlar olmasa da bu ikiliyi çözerdim ama o sahnelerin yardımını inkar edemem.

Max, Lola ve Cricket üçlüsü beni çıldırttı! Sizde de aynı hisleri bırakabilecekler mi?

Ah, ayrıca bir bölümde Lola kafasını dinlemek için bir Türk kahvecisine gidiyordu. Pek fazla önemli değil gibi geliyor bu fakat yabancı bir yazarın kitabında çok fazla sevdiğim 'Türk kahvesi'nden bahsetmesi beni sevindirdi.

Anlatılması gereken çok fazla sahne var fakat okumamışsınızdır diye düşünerek burada bırakıyorum. Kitapta kahkaha attığım yerler de oldu, gözlerimin dolup ağlayacak seviyeye geldiğim yerler de. Perkins'in cidden çok güzel bir dili var. Altı çizilecek cümleleri bulmamak elde değil. Kitap su gibi akıp gidiyor ve fark etmiyorsunuz. Lola ve Komşu Çocuk beni çok fazla etkilemeyi başardı. Goodreads'te 5 puanımı veriyor ve kesinlikle okuyun, okutun diyorum! :)


"Ben kostümünü giymişken kendini bile tanıyamayan ve oyun oynar gibi süslenen bir çocuğum."
~
"... Bir insanı başkası için mükemmel kılan o kişinin kusurlarıdır."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder